Okul boykotu gündeme düşünce "çocuk" ve ebeveynlerinin onun eğitimi üzerindeki tasarrufu konusu da benim gündemime düştü. Çocuğun siyasi nedenlerle eğitimden mahrum bırakılması bir çeşit çocuk istismarı olabilir diye düşünürken yeniden çocuk istismarı kavramını ve bu vesileyle de çocuğun nasıl tariflendiğini düşündüm.
Mavi Marmara'da şehit olan Furkan'ın okul müdürüne yöneltilen eleştiri geldi aklıma, okul öğrencilerine, Furkan'ın şehit olduğunu anlattı diye küçücük çocukları ölüme teşvik etmekle suçlanmıştı bazı çevrelerde. Halbuki çok daha küçükleri ellerinde taşlarla savaşıyor, ölüyor Filistin'de. Hayatlarımız sterilleştikçe çocuklar biraz geç büyüyor belki de...Sterilleşerek siyasetten arınmıyoruz elbette, siyasetten arınmak hiç bir durumda mümkün değil. Çocuğa Filistin'deki kardeşlerini anlatmamak siyasetten temiz olmak değil başka türlü siyaset yapmak çünkü. Çocuklar Türkçe eğitimle, okullarda okutulan derslerde, belirli günlerde, haftalarda zaten hep siyasete dahil oluyorlar.
Siyasete dahil olarak istismar ediliyorlar mı peki? Siyasete dahil edilmemek durumu hayata dahil edilmemek olacağı için siyasete dahil edilmeyi istismar olarak göremiyorum. Bebek doğar, kayda geçer, kimliği çıkar ve nur topu gibi siyasi bir bebeğiniz vardır artık. Bebek doğar da kayda geçmezse kayıtlıdan daha siyasi bir bebeğiniz vardır, gözünüz aydın. Bebek doğar, doğumunda kendi tasarrufu yoktur, büyüyünce belki sorar ana babasına "bana mı sordunuz doğururken" diye.. Çocuk konuşur, konuştuğu dili seçme tasarrufu yoktur, annesini babasını seçemez, dinini kültürünü seçemez, ne çıkarsa bahtına yani... Zaten çocuğun tasarrufunda değil yani olan biten. Çocuğun okula gönderilmesi de ötenazi gibi, kürtaj gibi tasarrufla ilgili ve bu sebeple de etik ve siyasi bir konu. Benim henüz cevabım yok.
No comments:
Post a Comment