Tuesday, October 15, 2019

sınırlara çekilmek ve analık



Geçenlerde bir gün minanın öğretmeni minayla ilgili güzel şeyler söyledi, ben de içimden biraz gururlandım ( dört yaşında çocuk, abartma aslı, evet). O hafta mina'nın yaptığı pek çok şey tüm zamanlardan daha çok rahatsız etti. Gururun öbür yüzü utanç. Aman da ne güzel evlat yetiştirmişim diyerek gururlanırken (evet, daha dört yaşında ama insan kendine pay çıkarmaya yer arıyor), o kafamdaki güzele uymayan her "kusur" rahatsız etti beni. Döndüm ve hafta başında hissettiğim o iğreti duyguyu fark ettim. Kendimce tevbemi ettim ve tekrar herşeyler yerine oturdu.


Başka bir farkındalığı öpüp koklamayı abarttığım hafta yaşamıştım. Evlat bu, can içi tabii öpüp koklarız. Ama belki izin isteriz, belki müsade alır, işaretleri okuruz. Can içi olsa da benden ayrı bir can. Ben o hafta içimden taşan muhabbetle, hop öp, hop yanak sık, burun sık vs severken, aslında ona, benden ayrılığını unutturacak mesajlar verdim. Ona bir uzvum gibi davrandım. O da bana öyle davranmak istedi doğal olarak. Annee su! Annee! Oyun! Anneee! Bekletince ya da istediği yanıtı vermeyince her zamankinden daha yüksek tepkiler verdi. Çünkü koluna şuradaki su bardağını al dediğinde kolun komutu dinlemezse şaşırır, kızarsın. Sonra neyse ki fark ettim ne olup bittiğini ve dengemize geri döndük çok şükür. Saygı verdim, saygı aldım. Sevgimi saygıyla verdim.

Dengeye dönülür ama dengede kalınmaz. Denge çok çaba isteyen bir iş. Yine geçenlerde çıktım o dengeden, aklım çok kalabalıktı, yapılacak işlerin içinde kaybolmuş hissediyordum. Kaybolmuş hissettiğimde kontrolü de kaybedip otomatik pilota geçiyorum. Mesela diyelim çalışıyorum oturmuşum, Mina odaya gelip bişey istiyor, hemen kalkıp veriyorum, hemen işi gücü bırakıp ona yöneliyorum. Çünkü benim otomatiğim bu. Ben verdikçe, işi gücü bırakıp ilgimi ona yönelttikçe (iyi annelikten değil, kolayı bu, otomatiği bu olduğu için) o da sınırları zorluyor. Daha beklentili ve bağımlılaşıyor. Bunu fark edip dikkatimi yeniden kendime, merkezime çekince ilişkimiz yoluna giriyor, rayına oturuyor. Bu farkındalığı da ilk defa "Bebeğinize Fransız Kalın" kitabı ile kazanmıştım. Kitap, çocukların kendi hayatları olan anne-babalara ihtiyacını; onlara dünyanın merkezi olmadıklarını öğretmenin önemini çok güzel anlatıyordu.

Aslında bu bütün ilişkiler için geçerli. Özellikle içinde kaybolma ihtimali olan yakın ilişkiler için.

Wednesday, October 02, 2019

buradayım


merhaba ben aslı, burada olmakla ilgili çalışıyorum.
işim bu.
bu bedende olmak, bu bedenin herhangi bir yerinde, içinde veya dışında, tümünde ya da belli bir kısmında, bazı bölgelerinde, uzay boşluğunda ya da geçmişte bir yerlerde.
enerjin nerede? acını nerede hissediyorsun? kızgınlığın nerede? coşkun nerede? ayakların nereye basıyor, ayaklarının bastığı yerde misin? neredesin?
gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen? acını nerede hissediyorsun? onu fark ettiğin yer neresi? fark ettiğin yeri nereden fark ediyorsun? böyle sorular işte.

burada olmakla ilgili çalışıyorum, dünyanın burasında, burada doğmamışlarla.

buradayım, bu kafede, gowanus'ta bir yerlerde, oturduğum yer biraz gizlenir gibi bir köşe.

gizlenirken buradayım demek, buradayım derken de gizlenmek istemek; galiba bu benim hayatımın dilemması. biraz ünlü olacak olsam sanırım kaçacak delik ararım. biraz da ünlü olmam o yüzden herhalde.

orası neresi? burası bir kadın.