Tuesday, August 25, 2009

aklın sistemden çıkması ve



bu vidyoyu 2007 mayıs ayında çekmiştim, metindeki bazı şeyleri şimdi değiştirebilirim ama bu haliyle de iyi bence :) aklın sistemden çıkmasıyla ilgili kısmı ise az evvel okuduğum kitaptaki olasılık koşulları bahsinden sonra daha manidar geldi.

Bir olayın olasılık koşulları semantik kaynaklarla onu düşünülebilir ve anlaşılabilir kılan güç çizgilerinin karşılıklı bir oyunudur. Düşünülebilirlikten kasıt, dilin formlarının bu olaya halihazırda bir biçim kazandırdığı ve onu halihazırda anlamlara büründürdüğüdür dolayısıyla da olayın anlamının ne olduğuna, deliliğe sürüklenmeden ya da tecride uğramadan duyularımızla sahip çıkabiliriz. Delilik Foucault'un tartıştığı(1971) üzere, kesinlikle dilden kovulmuş, delilik üzerinde akılla birlikte bir söylem gibi iş gören, onu çerçeveleyen, açıklayan, hakkında makul olarak neyin konuşulabileceğini hassaslaştıran düşünce aşırılığının bir örneğidir.( Parker ve ark.1995)

Birey olarak bilim adamının ancak kendi bilim cemaatinde genel söylem kodlarını edindiğinde "rasyonel" olduğunu görürüz. Sonuç olarak, bilimsel rasyonalite dilin, yerel olarak, ayrıcalıklı bir şekilde kullanılmasıyla kazanılır (Nelson, Megill ve McCloskey,1987; Simons 1990)

Friday, August 14, 2009

elini taşın altına koymak ya da

kocaman bir taş vardı bizim sokağın sonunda, parıltılı bir taştı, mahallenin çocuklarını bu taşın tılsımlı olduğuna inandırmış, kendim de buna inanmıştım. günahtan korkmasak yapacağımız şeyleri konuşurken verdiğim cevap sahte din kurmaktı çocukken şimdi bir de bunu hatırladım.

elimi altına koyamadığım taşları düşünürken geldi bunlar aklıma, çünkü taşların çoğu çok manasız görünüyordu gözüme. ezilecekse elim taş da manidar olmalı değil mi? nasıl apolitik oldum sorusuna böyle cevap verebilirdim apolitik olmak diye bir şey mümkün olabilseydi eğer. ama yaşıyoruz bu dünyada anlam veremediğimiz nice taşlar, kayalar arasında.

işte tüm bu "gerçek" kayalar saçma geldiğinde gerçek olmayan bir şeylere kaçasım geliyor.
masala, kurguya, rüyaya.

annem odaya gelip bahçedeki yaralı kediye merhem götüreceğini söyleyene kadarki düşüncelerimdi bunlar.

cemiyet ana

bağrına da basabiliyor, evlatlıktan red de edebiliyor mu?

bir sürü haller içinde halim

türlü çeşit hallerden geçiyorum sonra dönüp bakıyorum tanıdık geliyor bu haller başka bir yerlerden ve diyorum ki " demek ki bu haldeyken falancı şöyle şöyle hissetmiş" bu geçişlilik bana başkalarının hallerini bildiriyor mütemadiyen.

çapa: kişisel bütünlük, ahenk

Thursday, August 06, 2009

içersi

ey insanlar,
içinize bakmaktan korktuğunuz her gün kendinizden çok uzaklara gidiyor olabilirsiniz.
geri dönün!