bizim mahallenin bir ucunda bir kaya vardı, o zamanki ebatlarımıza göre biraz kocamandı, üstü de biraz pırıltıydı.. ben bu pırıltıyı görünce taşı "tılsımlı kaya" ilan etmiştim, mahallenin çocuklarını toplayıp taşı ziyarete götürüyordum, bir de dilek diliyorduk. sonra bir gün bir gittik ki kayanın yerinde yeller esiyor, belediye kaldırmış hiç de günahından korkmadan.
ilkokula başladığımda ise metruk bir evi eski bir kale ilan edip , bacak kadar boyumuza bakmadan beşinci sınıflarla kalenin kralı kim oyunları oynamıştık, üçüncü sınıftaykenki oyunlarımızda hep kral arthur oluyordum, neden merlin değildim bilemedim şimdi ama kılıcım büyülüydü.
sonra geldik ortaokula, sepetçioğlu'nun kilit, anahar kapı serisine başladım, babam bu kitapları tarih bilincim gelişsin diye getirmiş, ben de severek okuyorum ama en sevdiğim karakter alparslan, çağrı bey filan değil; hasan sabbah. cennet fedaileriyle yaptıkları alemleri anlatan sayfaları tekrar tekrar okumuştum.
sonra üstüne bir de çiçek çocuklarla ilgili filmler seyredince iyice büyülenmiştim, kendime bir din kurmak en büyük hayalim olmuştu:P bizim kızlarla yaptığımız muhabbetlerde günahtan korkmasak ne yaparız sorusuna verdiğim cevap buydu işte, günahından korkmasam kıyak bir din yapıp insanları kandırırdım.
gördünüz mü sevgili dostlarım ne kadar mistik bir insanım, şimdi neden adım bilimsele çıktı hiç anlam veremiyorum.
2 comments:
ab projelerinin vatandaşlık konulu olanlarından birinde, role playing oynanıyordu. hayali bir şehrin kalkınması için, hayali bir şehir konsülü oluşturmuştuk. ve şehri geliştirmek ve şehrin çeşitli kesimlerini mutlu etmek için projeler üretiliyordu. bir proje, yakından boru hattı geçirmek, bir diğeri merkezde bir gazino açmaktı. marihuanayı serbest bırakıp şehre turist ve para çekmeyi öneren bir proje kazanmıştı. yasalar olmasa ah daha neler neler olur pur hanımcım :)
yani diyorsun ki seda hanımcım, benim din tutar? hadi hayırlısı :)
Post a Comment