Tuesday, July 28, 2015

kendiliğinden görünenler müstesna


korku insanı felç ediyor

ekim ayında  kardeşimin düğünü için istanbul'a gittiğimde hatice mina daha iki aylıktı, annemin münasebetsiz misafirleri sürekli, ağır kaldırdığı için bebek düşüren anne hikayeleri anlatıyorlardı.
kaybetmekten çok korktum. o ziyaretimde arkadaşlarım, akrabalar mina için elbiseler hediye etmişlerdi- cinsiyeti henüz belli olmadığı için unisex bebek giysileriydi çoğunlukla- new york'a dönüş için bavulumu hazırlarken "yerim yok anneciğim sen gelirken getirirsin bebeğin (o zamanlar bir kimliği yok, bebek sadece, the bebek) kıyafetlerini" dedim. esas mesele ise yer değildi aslında, olur da kaybedersem yanımda elbiseleri olmasın, elbiseler fazla gerçek kılıyor herşeyi diye. sonra geri döndüm ve niyeyse kendiliğinden orada olan o sevgiyi, sevgisini içimde hissedemediğimi fark ettim. korku insanı felç ediyor. bir şekilde kaybetme korkumla yüzleştiğimde kalbim yeniden sevgisiyle sıcacık oldu sonra.


anneliğin anlatılacak bir sürü şeyi var, bir sürü şeyler.  dipteki duygularını fark edip dile getirmeyi çok seven ben, anneliğimi de anlatırdım muhakkak. ama kaderin cilvesi bu ya, anne olmayı çok isteyip henüz olmamış bir danışanım oldu o sırada, hamile terapistine çok şeyler öğretti bu danışan. facebookta instagramda delicesine paylaştığımız o bebek fotoğrafları bir yerlerde o esnada o nimetten mahrum birinin canını çok yakabilirmiş. iç görüsü yüksek bir insan olarak şunun da farkındaydı, kendisinin de dünyayı gezerken paylaştığı birbirinden eğlenceli fotoğraflar, yine bir yerlerde birilerinin canını yakabilirdi. bu böyle bitmeyen bir döngüydü aslında, birilerinde hep diğerlerinde olmayan nimetlerden oluyor ve onda da başka bazı nimetler eksik oluyordu. o zaman insan nasıl anlatsın, nasıl paylaşsın, hep bir şeyleri diğerinden "fazla", diğerinden farklı olabilirken. korku beni yine felç etmişti, birilerini incitme korkusu, nazar çekme ve bu nazardan dolayı elimdekini kaybetme korkusuyla. bir kere dayanamayıp baby shower fotoğraflarımı paylaştım, sevgili molly inanılmaz güzel süslemelerle çok güzel bir organizasyon yapmış ve beni çok mutlu etmişti, paylaştığımın haftasında büyük bir trafik kazası atlatınca hoop hemen o fotoğrafları sildim. belki de hiiç alakası yoktu nazarla.

neyse, paylaşmayla, anlatmayla ilgili şöyle bir yere vardım. paylaşma niyeti ile olan herşeyi gönlünce paylaşabilirsin, gösterme niyetiyle olan herşeyi ise kendine, yakın çevrene sakla. örtünme emrindeki gibi kendiliğinden görülenler müstesna ziynetlerini sakın. kendiliğinden görünenler kendiliğinden görünüyordur zaten :)

gül gibi ol yani,

güle dair bir neden yok,
gül açar, çünkü açar,
ne gözetir kendini,
ne görülmek arzular.

angelius silesius

No comments: