Sunday, September 23, 2012

içedönük blogger

içedönük blogger benim yazlıkblogda yazarken kullandığım isimdi, ismi kullanmasam da hala blogger'ım içe dönük.

içedönüklük-dışadönüklük jung tarafından psikoloji literatürüne girmiş kişilik eğilimlerinden. hızla tarifleyecek olursam, içedönükler kendi enerjilerini kendileri üreten, içsel süreçleriyle çokça ilgilenen, düşünmeyi seven, inceliklerle ilgilenen, gözlemci, yakın çevresinin yanında daha rahat olup tanımadıklarına karşı kendini kolay açmayan kişiler genelde. dışadönükler de tam tersi işte :P  içedönük olmak asosyal olmayı beraberinde getirmiyor ancak, enerjilerini yeniden üretebilmeleri için yalnız kalmaya dışadönüklere kıyasla daha fazla ihtiyaçları oluyor. eskiden çalıştığım iş yerinde bana sınırlı sosyal derlerdi tam da bu yüzden :) çünkü odamdan belli aralıklarla çıkar, çay kahve içerken sohbet eder ve yine odama çekilirdim, seansım olmasa da odamda oturup birşeyler okumak yazmak bana iyi gelirdi.. bana iyi gelen bu şey iş arkadaşlarıma garip geldiğinden ve asosyal olmadığımı da gördüklerinden, sınırlı sosyal diye bir şey uydurup ondan olduğuma karar vermişlerdi, e işime de gelmişti bu..

geçen hafta çok sevgili sosyal içedönük arkadaşlarım özge ve nilay'la buluştuğumda özge susan cain isimli bir içedönüğün ted konuşmasından bahsetti, 21. yüzyılın içedönüklüğü bir çeşit kusurmuş gibi algılaması ve dönüştürmeye çalışması üzerine bir konuşma..

bu arada bu yazıyı yazarken sitelerde gezindim, introvert-extrovert olmayla ilgili neler yazılmış bakayım dedim, gördüm  ki, susan cain'in konuşmasında değindiği gibi, introvertleri dönüştürmeye çalışan çok sesler  var maalesef: http://www.wikihow.com/Go-from-Introvert-to-Extrovert . halbuki insanı en çok olmadığı bir şeye dönüşmek yorar, hem ne lüzumu var..



neyse işte, geçen hafta özge ve nilay'la yaptığımız bu konuşma üstüne yeniden gündemime girdi içedönük-dışadönük farklılığı.. mesela şeyi hatırladım, bir insanla uzun saatler geçireceksem ne kadar süreden sonra sıkılırım acaba diye hesap ettiğimi :) bu insanı ne kadar sevdiğimle de ilgili değildi bu hesaplar aslında.. ama işte sıkılıyordum bir yerden sonra.. benim sıkılma dediğim şeye yorulmak şeklinde daha iyi bir açıklama getirildiğini gördüm şurada:  (bu iyi geldi bana)


kendi iç enerjimizi üretiyor olduğumuz için, belli ölçüde sosyallikten sonra kendimize dönüp dinlenmemiz ve yeniden enerji üretmemiz gerekiyor..

namaz kılarken insanların yanından ayrılmayı bu nedenle de seviyorum ayrıca...Allah'ın sosyallikten yorulan kullarına verdiği bir hediye gibi  kabul ediyorum (başka bissürü hediyelerin yanında) hatta şöyle bir şey düşünüyorum, cemaatle namaz kılarken öğlen ve ikindide imamın fatiha ve zammı sureyi sessiz, diğer vakitlerde sesli okumasıyla ilgili; öğlen ve ikindi insanların dışarlarda olup sosyalliğe doyduğu vakitler, bu yüzden biraz sessizce içe dönmek belki bize iyi gelir diye ve sabah, akşam , yatsı vakitlerinde, kendimize döndüğümüz bu sessiz saatlerde bir dış sese uymak fena olmaz diye belki..
böyle işte..



bir de şöyle :



3 comments:

Anonymous said...

Tam bir içedönüğüm. Bütünüyle. Safkan. Yüzde yüz. Doğduğumdan beri. Böyle kalacağım, değişemem. Ben buyum.

Her ne kadar iletişimde bir sıkıntım olmasa da nedense içedönüklüğüm genellikle asosyalliğimle birlikte yürüdü. Teneffüslerde sınıfta yalnız oturan bir çocuktum.

Hayatımın bir döneminde bir ölçüde sosyallaşebildiğim oldu. Genellikle internet üzerinden. Belki biraz da internet sayesinde "arkadaşlarla görüşmek" de olağan olmayan bir şey değildi o zamanlar. Bu dönemim için "sınırlı sosyal" tanımı uygun düşebilir.

Sonra durum değişti. Artık hem en az eskisi kadar içedönük, hem de asosyal biriyim. Okuyor, dinliyor, seyrediyor, düşünüyorum. Vaktim genellikle böyle geçiyor. Input çok, output pek yok. Varsa da, kendimle ilgili olmayan hususlarda. Varsa da, kendi kendime. Bu nedenle bu yorum benim için bir değişiklik oldu. Anonim de olsa, değişik oldu. Yalnızlığın gerçekten de ömür boyu olduğuna kanaat getirmeye başladım bu dönemde.

İçedönükler genellikle dışadönüklere göre daha az başarılı oluyorlar. Toplum içedönüklüğü pek onaylamıyor. Olumsuz görüyor. Oysa ben içedönüklere sempati duyuyorum ve onları seviyorum. Onların iç dünyalarının derinliği ve zenginliği, dışadönüklerin gürültüsünden daha huzurlu.

Bütün içedönüklere selam olsun.

düşünseli said...

"sınırlı sosyal" sık sık hatırlayıp gülümsüyorum.çok güzel tam zamanında geldi hoşgeldi..

düşünseli said...

"sınırlı sosyal" sık sık hatırlayıp gülümsüyorum.çok güzel tam zamanında geldi hoşgeldi..