ben ölünce arkamdan anma programları tertip edip, konserler vermeniz icap edecek tabii, sizi hangi şarkıları severdi aslı diye araştırma zahmetinden kurtarmak için bir liste hazırlamıştım vakti zamanında, az evvel biraz revize ettim :
1. çayın öte yüzünde
2. me and bobby mcgee
3. green grass
4. joga
5.life in mono
6.wild world
7.adagio-secret garden
8.sta limania
9.childhood
10. endülüste raks
Tuesday, November 30, 2010
Friday, November 19, 2010
dünyalar
insanların türlü çeşit hallerini merak ediyorum, minyatürleri seviyorum. bu meraktan, bu sevgiden minyatür tecrübeler yaşıyorum.
ben herşeyi gördüm demeden dünyaları geziyorum
ben herşeyi gördüm demeden dünyaları geziyorum
Tuesday, November 09, 2010
neden kötüdür?
faşizm kötüdür, çünkü ben kendimi faşizmin öznesi gibi değil nesnesi gibi hayal ederim, neden öznesi gibi hayal edeyim ki?
güce aşık olmak kötüdür, çünkü ben kendimi gücü elinde tutan değil, güce maruz kalan olarak hayal ederim. neden elinde tutan olarak hayal edeyim ki?
biliyorum ki resim büyür ve gücü elinde tutanın büyük resimde maruz kaldığı başka güçler görünür.
böyleyken neden ve nasıl aşık olayım ki güce?
güce aşık olmak kötüdür, çünkü ben kendimi gücü elinde tutan değil, güce maruz kalan olarak hayal ederim. neden elinde tutan olarak hayal edeyim ki?
biliyorum ki resim büyür ve gücü elinde tutanın büyük resimde maruz kaldığı başka güçler görünür.
böyleyken neden ve nasıl aşık olayım ki güce?
Sunday, November 07, 2010
anlaşılmak
bazen de derdimi anlattığımda dinleyenin anlamaması iyi geliyormuş, bunu bu sabah beni dinleyen bir uzak doğulu, bir kuzeyli, bir afrikalı hayal ettiğimde fark ettim. tek tek üçünü de hayal ettim, üçü de boş gözlerle baktı ben konuşuyorken, çünkü bazen dertlerim fazla bu coğrafyaya özel. sadece buralarda anlamlı olunca ve biraz uzaklaşınca anlamsızlaşınca dertler bir hafifledim, sanki gerçekten uzaklaşmışım gibi.
dünyanın büyük olduğu fikri iyi geliyor.
dünyanın büyük olduğu fikri iyi geliyor.
Saturday, November 06, 2010
şalter indirmeyin halter kaldırın
askere gidenlere bir nasihat olarak denir ki 6 ay (en az) şalterleri indireceksin, duymayacak, görmeyeceksin.
ben işte, bu şalter indirmelere taktım bu aralar. yani aslında basbayağı görüp duyuyoruz ama bir emir veriyoruz sistemimize bunu görme, duyma diye. insan ilişkilerinde de olur böyle emirler, askerlikteki gibi dayanılır olmayan durumlara dayanmak zorunda kalınırsa yahut dayanmak zorundaymış gibi hissedilirse. aslında bu beceri otomatik olarak bizde mevcut, çok ağır travmatik yaşantılarda o olaya yabancılaşarak devrelerin yanmasına engel oluyor sistem, bu güzel. ama bu beceriye sahibiz diye şalterlerimiz kapalı yaşamamız mı gerekiyor sürekli?
yaşasak ne olur ki diye sorduğunuzu duyar gibiyim :P yaşasak şu oluyor, biz duymuyoruz, görmüyoruz sanıyorken duyuyor görüyoruz aslında, yaşadığımız "saçmalığı" aklımıza uyduruyor, rasyonelleştiriyoruz, içimize sinmeyeleri sindiriyoruz yani sindiğine inanıyoruz ama kuytularımızda kim bilir neler saklıyoruz...
saklamayalım da yanalım mı dediğinizi duyar gibiyim :P sen yanmazsan, ben yanmazsam o yanmazsa, herkes kendi evinin önünü yakmazsa. neyse aslında bazen de kendi kendimize ediyoruz, mesela diyoruz ki her Türk asker doğar, askere gitmeden olmaz diyoruz, sonra da dayanabilmek için şalterleri indiriyoruz. mesela diyoruz ki ben bu adamı seviyorum, dur şalterleri indiriyim :) sonra neler saklıyoruz acaba kuyularımızda, kuytularımızda.
inik şalter tespit testi
prensesler için:
kırk yastığın altına bezelye.
sade vatandaş için:
bu durum şöyle olsaydı, bir de böyle olsaydı diye alternatiflerini düşünmece. işe sabahın köründe gitmeseydim, bu kadın biraz daha az sivri dilli olsaydı, bu adam biraz daha düzenli olsaydı, bu iş biraz daha ödüllendirici olsaydı vs..
başka ihtimali daha sevimli geldiği halde elimizdeki ihtimal "kaçınılmaz" olan diye sürdürdüğümüz haller inik şalter alameti olabilir...
anlıyosam arap oliyim
merak ediyorum acaba benim arabım nasıldır, resim ters dönse görüntü ne olur merak ediyorum.
Wednesday, November 03, 2010
Subscribe to:
Posts (Atom)