Monday, July 25, 2011

içten sesler korosu

insanlar sesler çıkarır. bazısı güzeldir seslerin, bazısı çirkin, bazısı zayıftır, bazısı hakim. insanlar sesler duyar, bazısını saklar, kimisini kuytularda, kimisini açıklarda.

bazen içimizden bize bizimle ilgili seslenen bir ses duyarız. ama başka bağın gülüdür, bir yabancıdır biraz biliriz. o zamanlarda dönüp o sese sormak lazım, sen kimin nesi, kimin sesisin, ne zaman duydum ben seni, nasıl sakladım diye. çünkü her ses hayır konuşmaz takdir edersiniz ki. ses var, ses var yani...


terapilerde yapmayı sevdiğim şeylerden biri de, sabote eden iç seslere kimlik sormaktır.


özürsüz

bazen kendimi özür diliyor buluyorum, tercihlerim yüzünden, sahip olduklarım ya da yapıp ettiklerim yüzünden.

başkasının tercih etmediği bir şeyi tercih ettiğimi söylersem bir çeşit kibirmiş gibi duracak diye binbir türlü eviriyorum dilimi, halbuki sadece başka türlüsünü seçiyorum.

başkasının sahip olmadığı bir nimet, başkasının yapamadığı belki de yapmadığı bir iş için bile zaman zaman özür diliyorum, onu dilimde değersizleştirerek. aman kibirli olmayayım diye, sahip olduğum şeyi, başardığım şeyi küçümsüyorum.

neyse ki fark ettikçe değişiyorum da, bakın şuracıkta söyleyeyim ki döngü de kırılsın hem, çok güzel değişirim. yolunda gitmeyen bir şey göreyim yeter ki, bana yeni bir iş, yeni bir gayret doğmuş demektir.