şimdi çok fazla acı var etrafımda.
insan acıya çok yakın olduğunda acaba benim de başıma gelir mi korkusunu duyuyor. istem dışı oluyor bu, istem dışı da korkudan korunuyor iç sistemleriyle. acıyı soyutluyor mesela. bu olay genelde şöyle şöyle insanların başına gelir diyor, acıyı dışarda bırakıyor, kapılarını sıkı sıkı kapıyor. şunları şunları yaparsam bu benim başıma gelmez diyor, kendine güvenli bir yerler buluyor. zihnimizin buna ihtiyacı var demek ki...
benim zihnim ne yapıyor bu arada bilmiyorum.. sanırım benim zihnim burda profesyonellik zırhına bürünüyor. emdr denilen tekniği seviyorum işte bu yüzden. çıplak olarak dinleyemeyeceğim acıları, üstümde zırhımla dinliyorum.. danışan ağlıyor, hıçkırıyor, kıvranıyor, şimdi burdan devam edelim diyorum.. buna neden devam ediyoruz diyor, yeter diye bağırmak istediğini söylüyor.. şimdi burdan devam edelim diyorum.. ama sonra yatışıyor.. yeter diye bağırmak isteyen canı yanan kadın/adam pamuk gibi yumuşuyor.. şimdi düşününce buna şahit olmak iyi geliyor sanırım bana.. acıdan korkan biriydim ben çok.. korkmuyorum demiyorum şimdi.. ama çok acı hikayelere çok canlı şahit olup orda duruyorum, acı çekenin yanında duruyorum, ağlıyor, kıvranıyor, duruyorum, taşıyor, kabarıyor duruyorum, duruyorum.. sonra duruluyor, duruyoruz... geçen gün acı çeken bir kadın dedi ki emdr esnasında, acısı iyice derinleşiyorken, "dur artık" der gibi bir tonla, "aslı hanım ben şimdi bir kuyunun içindeyim, bir el istiyorum ordan çıkmak için... " elim sizinle dedim, şimdi siz de tüm gücünüzle kendinizi yukarı itin... sonra devam ettik emdr'a..
emdr terapisti olmayı sevdim ben..
zihnim belki bir de böyle başediyordur, bu yeni bilgiyle.. biraz daha durursan burada acının ortasında, acıyla.. sükunet gelip konacak omuzlarına.. her gün bir iki saat bunun seyircisi olmak belki birşeyler katıyordur bana.. katsın Allah'ım noolur..
No comments:
Post a Comment