SAYFALAR

Friday, December 29, 2006

hacc 2006

"senede bir bilemedin iki gün" şarksını ithaf ettiğim sevgili arkadaşım zeynep bugün arafatta vakfeye durdu, şimdi ya müzdelife'de ya da mina yolundadır.. uzun bir yol.. Allah kolaylaştırsın, makbul ve mebrur eylesin ibadetini.. aşk olsun..

Tuesday, December 19, 2006

mahsur ama mağdur değil :)

karanlık bir binanın içindeyiz ayşe esmayla, binada başka kimse yok, çıt da yok, birden alarm çalmaya başlıyor "eyvah" diyoruz "şimdi polis gelecek geceyi burda da değil de karakolda geçireceğiz". bence geceyi o binada geçirmek gayet de keyifli olurdu ama olmadı tabii, alarmlar çalınca gelip bizi kurtardılar.. nerden kurtardılar? ayşe esma'nın çalıştığı danışmanlık merkezinden. biz lafa dalınca unutmuşuz saati, zaten en üst kattaydık, onlar da bizi unutmuşlar. sonra hadi çıkalım dediğimiz an ayşe saati fark edince binanın kapanmış olma ihtimalini hatırladı. biz o ihtimali düşünerek karanlık merdivenlerden telefonumuzun ışığı yardımıyla aşağı indik bir yandan en alt kata varınca ne göreceğiz acaba sorusuyla..ışık görecek miydik, insan görecek miydik.. muammaydı.. ışık görmeyip alarm duyunca ayşeciğin paniğine panik katıldı, ben gayet cooldum tabii :P .. neyse ki binayı yeni kapamışlar, hemen sokağın başındaymış kapatanlar, alarm sesiyle koşa koşa gelip kapıyı açtılar ve "siz nerden çıktınız ya diye sordular" ha ondan evvel alarmı kapadılar.. sonra biz güldük epey güldük.. gece orda kalsaydık nasıl olurdu diye düşünüp güldük polis gelseydi nasıl olurdu diye insanlar toplansaydı alarm sesiyle falan filan.. ama bence en komiği "mahsur kalsaydık keşke orda rahat rahat koltuklar var, yemek var, çay var internet bile var" dediğimde ayşenin söylediğiydi " bir blog açardık, ordan dünyaya seslenirdik kurtarın bizi diye" :)

Saturday, December 16, 2006

kapatınca "hab" *


"Şimdi, böyle devam edin.Nefes almayı unutmayın, ve odanın arka kapısından ileri doğru atılın.Nereye gidiyor? Sizin mağaranıza.Mağaranızdan içeri girin. Evet...Mağaranızın derinliklerine giriyorsunuz, ve güç hayvanınızı buluyorsunuz... " fight club filminden.

güç hayvanımız yavru bir ayı, mevsim kış. kapkaranlık bir mağara, çıt yok. sıcacık yatak.mışıl mışıl bir uyku. huzur dolu.

sonra sahne değişiyor, karlar eriyor, dereler çağlıyor, dallar çiçekleniyor, otlar yeşeriyor, kuzular meleşiyor, kuşlar ötüşüyor, tabiat uyanıyor. bizim yavru ayıda tık yok. anne ayı tedirgin oluyor, "hadi uyan bak bahar oldu" diyor.. ayıcıkta tık yok. anne ayının tedirginliği artıyor, sinirle söyleniyor " kışın yatmak bilmez baharda kalkmak bilmez" fekat yavrucuğun duyduğu yok derin mi derin bir uykuda, "uyan hadi servis geldi" bile diyor, lisedeyken derste uyuyunca ayı arkadaşı gökçe onu böyle uyandırırmış. velakin çabalar çare etmiyor, ayıcıkta tık yok yine. bu yavrucuk baharın geldiğini anlamıyor.

bu sahneyi başka bir sahneyle değiştiriyoruz. karlar eriyor, dereler çağlıyor, dallar çiçekleniyor, otlar yeşeriyor, kuzular meleşiyor, kuşlar ötüşüyor, tabiat uyanıyor. bizim yavrucuk da tabiat ile beraber gerinerek "oh nefis bir uyku çektim" diyerek tap taze uyanıyor. gidiyor mutfağa kahvaltıyı hazırlıyor ve anne ayıyı uyandırıyor. anne ayı da uyansın bu sefer.

bu sene gelemeyen kış yüzünden ayılar uykusuz kalmış. hep beraber sesleniyorlarmış "uyku kardeşim neredesin"

* ismimin baş harflerinden uyku akıyor.

Friday, December 15, 2006

"şu dakikada varım.."

“Şu dakikada varım… Varız. Varlığını sevebiliyor musun? Uzviyetine dua edebiliyor musun? Ey Gözüm, Ey boynum, ey kollarım, karanlık ve aydınlıklarım… size şükrediyorum, bu dakikanın sarayında, bu anın mucizesinde beraberce var olduğumuz için sizinle bir andan öbürüne geçebildiğim için, anları birleştirip düz ve yekpâre zaman kurabildiğim için!"

Ahmet Hamdi Tanpınar

Sunday, December 10, 2006

ve çağrıştırdıkları

pinhani'nin hele bi gel şarkısındaki "bi şeyler yapabilirsem güzel gözlerin için, başından geçeni anlat masaldır benim için" dediği kısım, before sunrise filminin şu sahnesi :
http://www.youtube.com/watch?v=xaJXmNLIVsU&mode=related&search=

dersim dört dağ içinde türküsünde "elin elimde ola kapı kapı dilenek" dediği kısım dolls filmi

oy benum sevduceğum türküsündeki "uzaktan sevmak olmaz gel yakına yakına" dediği kısım, "hayyales salah hayyalel felah" dediği kısım.

Friday, December 08, 2006

yediler

I
doğumhanede

gözlerim yanıyor
belki ağlarım
doğdum bir kere
ağlamam şart di mi?
ağlamasam olmaz mı?

II
eternal sunshine of the spotless mind

kötü kalpli üvey anne:
sil süpür
zerre toz kalmasın
gelince kontrol edeceğim
eve yabancı alma
peri meri de alma!

III
pıt pıt
bence bu şiirdir
damla olur damlar
kalp olur atar
yavru bir kuş yürür böyle
şiir işte
pıt pıt..

IV
ah
bence bu da şiirdir
içerden gelir..

V
sevgili başım,
sen böyle dönünce
böyle hafif hafif
tatlı tatlı
serhoş gibi
ser dediğim sensin bu arada
serdengeçti dediklerinde geçtiğim sensin mesela,
ama başım dinle beni
iyi peki, dinleme
sen de dinleme
kimse dinlemesin
ben böyle kendi kendime konuşurum
kendi başıma.

dön başım dön
dön dünya dön..

VI
sonra yine bırakın buraya
tam buraya bu yalnızlığın ortasına
bu çöl sıcağına
bu sıcağın alnına
bu derya ortasına
kör kuyulara
reva mı?
reva.

VII
ne kadar çok acı
çok fazla
kalpte böyle bir yanma
alnımda da başka türlü bir his
eğer yeterince güçlü değilse kelime hazineniz
unuttum işte sözlerini bu şiirin.

Sunday, December 03, 2006

itina ile şükredilir


"sana bir tek şey söyleyeceğim franny. bildiğim tek şeyi. ve sakın bozulma. kötü birşey filan değil. ama eğer senin istediğin dini bir hayatsa, şunu hemen bilmelisin ki, bu evde sürüp giden o kahrolası dini eylemlerin her birini tek tek gözden kaçırıyorsun. birisi sana bir kase kutsanmış tavuk suyu çorba getirdiğinde, onu içecek sağduyudan bile yoksunsun sen- ki bu tımarhanede bessie'nin birine getirebileceği tek tavuksuyu da bu türdendir zaten. onun için, sadece söyle bana dostum, sadece söyle bana. yola düşüp bütün dünyayı dolaşsan, şu isa duanı sana doğru dürüst okumasını öğretecek bir üstat- bir guru, bir kutsal kişi- bulmak için, bunun ne yararı olacak sana? sen daha burnunun dibinde duran bir kase kutsanmış tavuksuyu çorbayı göremezken, basbayağı kutsal bir kişiyi gördüğünde onu nasıl tanıyabileceksin, ha? söyler misin?" (franny ve zooey/ j.d. salinger)