SAYFALAR

Tuesday, March 26, 2019

Aktif imajinasyonun suyu: oyunun iyileştirici gücü

Her çocuk gibi Mina’nın da büyürken mahrum kaldığı şeyler var. En büyük mahrumiyeti geniş aileden uzak olmak. Annanesini, babaannesini, guguk dedesini, halaları, amcaları, teyzeleri ve kuzenlerini özlüyor mütemadiyen. Bazen bir kitapta bir araya gelmiş geniş bir aile resmi görünce bozuluyor, annanesinin kuzenleriyle oynadığı videoyu izlerken yüzü düşüyor. Biraz sonra geliyor bana, sen annaneymişsin, bizim evimizde yaşıyormuşssun diyor hemen annane oluyorum, bazen dede oluyorum, bazen kuzen. Bazen pilot olup istanbul’a uçuruyorum. Hep kavuşuyor sevdiklerine.

Mahrum kaldığı bir başka şey istediği gibi şeker çikolata yiyememek, hem sağlıklı olanı hem helal olanını yemesi gerektiğni biliyor ama nihayetinde çocuk, canı çekiyor. Geçen gün okuldan bir sürü şeker göndermişler, üstünde helal ya da kosher işareti yoktu, bayaa da boyalı birşeylerdi, bunları çöpe atalım daha sonra sana başka çikolata veririm diyince atmayalım oyundan yiyim ben bunları dedi, sonra da oyundan yedi ve mutlu oldu.

Bir de çizgi film meselesi var, o tam garibanlık :) istediği kadar çizgi film izlemiyor (neredeyse hiç izlemiyor) ama bu mahrumiyetini de oyunla çözüyor. Bulduğu çizgi film karakterli  karton kutu, etiket vs ne varsa hepsini TV yapıyor, ben de hem yazıyor hem seslendiriyorum. Çizgi film seyretmiş gibi mutlu oluyor. Ben de seslendirme ve senaryo konusunda bayaa gelişiyorum.

Herşeye sahip olması mümkün değil ama oyun oynayabilmesi sahip olduğu çok büyik bir şey.

No comments:

Post a Comment