Dikkat: into the wild'ı izlememiş olanlar için spoiler içerir.
alexander supertramp'ın iki yıl süren yol macerasının sonunda, ailesini, insanları, toplumu gerisinde bırakıp geldiği ve sonra da adeta kapanına kısıldığı bu vahşi doğanın ortasında, ölmeden az evvel, acı içinde kitabın arasına aldığı notta "mutluluk sadece paylaşınca gerçek" diyor.
öldükten iki hafta sonra bulunuyor o "magic bus"ın içinde günlüğü ve kamerasında otoportreleriyle beraber. filmin gerçek bir hayat öyküsüne dayandığını biliyordum, o yüzden bu günlüğü birisi kurtarmış olmalıydı ama bir an için hiç kurtarılmamış olduğu ihtimali geldi aklıma ve içimi fena halde sıktı bu ihtimal. Christopher Johnson Mccandless'ın naciz vücudunun toprak olması ihtimali değil de hikayesinin kaybolup gitmesi ihtimali işte içimi sıkandı.
anlatılamayan hikayeler üzücü bence, çünkü mutluluk sadece paylaşınca gerçek.
No comments:
Post a Comment