birbirini tanımayan on beş kişi gecenin bir yarısı, bir sayfiye şehrinden bir minibüse biner. evlerine gidecekler, niyetleri bu. dinlenip uyuyacaklar, sabah denize girerler belki. birazdan inecekler minibüsten, aman ne karanlık yollardan geçiyorlar...bir şey olsa, basit bir şey.. mesela benzini bitse minibüsün.. bu gecenin karanlığında, kimselerin geçmediği bu yolda.. birbirini tanımayan bu yolcular, artık kader arkadaşı olurlar. aksiliklerin, felaketlerin böyle bir gücü vardır işte. sonra bulunsa mesela benzin, bir şekilde yollarına devam edebilseler, sağ salim evlerine varsalar.. yeniden birbirini tanımayan insanlar olurlar..neyse ki, minibüsün benzini bitmiyor, yollarına devam ediyorlar, birbirlerini tanımadan. bu ihtimalleri düşünen yolcu da iniyor birazdan..
böyle olur bazen işte kader bağı bağlar insanları ve bazen de kopar bu bağ, dağılırlar bir o yana, bir bu yana, tesbih taneleri gibi. ve tilkinin dediği gibi sevgili okur,bağlar kurmak emek ister.
şehir tiyatrolarında 'otobüs' diye bir oyun vardı. bu dediğini anlatıyordu.
ReplyDeleteaa bu sizin geçen sene kaderin bir oyunu gittiğiniz oyun :)
ReplyDeletebuna benzer bir hikayem var benim, :) Letonya'da geçirdiğimiz küçük tren kazası , dag basinda alan 3 Türk, bilmem anlattım mı ..
ReplyDeleteShakespeare'in Bir Yaz Gecesi Rüyası da aklıma geliverdi başlığı okurken, guzeldir.
ReplyDeletebir yaz gecesi rüyasını okuyacağım, "otobüs" oyununa da giderim inşallah..
ReplyDeletebu Letonya'daki kazayı, karanlıkları, blair witch project gibi yolları anlatmıştın :)