SAYFALAR

Wednesday, July 04, 2012

liliyar



Lili
Charles Walters'ın yönettiği, Leslie CaronMel Ferrer ve  Jean-Pierre Aumont 'un başrollerini paylaştığı 1953 yapımı bir film. Sezai Karakoç 1954'te (babamın doğduğu yıl) yazmış Lili'nin şiirini.  

LİLİYAR
Bu kuklaların kukla olmadığı besbelli
Ne söyledilerse tıpıtıpına gerçek besbelli
Altın saçlarını yana atışı yok mu Lilinin
Lilinin yağdan kıl çekercesine inanışı
Lilinin yağdan kıl çekercesine yaşayışı yok mu
Kuklalar titremesin ne yapsın
Kuklaların kukla olmadığı besbelli
Lilinin çekip gideceği besbelli
Lilinin dönüp geleceği besbelli

Ekmek ha bakkalın olmuş ha Cabaret de Paris'nin
Sen herhangi bir ekmek yiyeceksin işte Lili
Ekmek ne kadar Allahınsa Lili de o kadar Allahın Lili
Yüzün ruhun kadar aydınlık ya Lili
Gönlün soğuk sular güzel aynalar gibi ya Lili
Anladın ya kutunun içinden çıkan mendil
Olamaz Üsküdar'dan geçeriken bulduğun mendil

-Bizi bırakıp nereye gidiyorsun Lili
Demek bizi bırakıp gidiyorsun Lili
Sen daima güzeller güzelini bulursun Lili
Sen istesen de taş yürekli olamazsın
Sen daima güzeller güzeli olursun Lili
Demek gideceksin arkana dönüp bakmayacaksın
Hangi kuş hangi şafakta ölecek görmeyeceksin
Öyleyse al bu kürkü bu veda kürkünü Lili
Tüyleri şiirler olan bu mahcup kürkü
Sen daima Sultanlar Sultanı olursun Lili
Demek sen gidiyorsun Lili
Bizi öpmeden mi gideceksin Lili

Lilinin güneşin altında duruşu yok mu
Perdeleri sıyırıp çirkin adamı burnundan yakalayışı yok mu
Eline bavulunu alışı yollara koyuluşu yok mu
Çirkin adamın güzel adam oluşu yok mu
Yaklaşıp onu saçlarından yakalayışı
Uzaklaşıp yollarda yol oluşu yok mu
Lilinin bir tavşan gibi koşuşu
Keklik gibi dönüp bakışı ve yıldırım gibi koşuşu yok mu
Adam da tam o zaman kapıdan çıkmaz mı dışarı
Lilinin adamın boynuna çocukça ve çılgınca atılışı yok mu

Ben konuşmasını bilmem Lili

Sezai Karakoç 

Ben ilk defa, yazıldıktan 40 yıl sonrasında, 1994'te dinledim. Kartal'da bir şiir okuma yarışmasında, Mahmut abi okumuştu Liliyar'ı. O  yarışmada birinci olmuş muydu hatırlamıyorum ama gönüllerimizin birincisiydi :)  
O günden sonra bu şiir hayatımızın bir parçası olmuştu artık. mesela  biriyle vedalaşırken şöyle diyorduk: 
"öyleyse al bu kürkü, bu veda kürkünü lili,
tüyleri şiirler olan bu mahcup kürkü"..

Benim ayrıca sahiplendiğim dizeleri de  vardı bu şiirin,
"lili'nin yağdan kıl çekercesine inanışı, 
 lili'nin yağdan kıl çecercesine yaşayışı yok mu" dediği kısım mesela,  
"aslı'nın yağdan kıl çekercesine inanışı, aslı'nın yağdan kıl çekercesine yaşayışı yok mu" olarak değişiyordu içimde hep.. 
ya da biraz daha büyüdüğümde, bir köşe başına gelip de bana, tamamiyle yabancı bir tercih sunulduğunda,
"anladın ya kutunun içinden çıkan mendil 
olamaz üsküdar'dan geçeriken bulduğun mendil".. diyordum kendi kendime.. 

işte az evvel ,bu çok sevdiğim şiirin, 1953 yapımı olan filmini izledim, MUBI sağolsun. çok mesudum. Filmi izlerken küçük  bir çan gibi olup, nasıl vurulursa vurulsun saf bir ses çıkaran Lili'yi tanıyor, filmin her karesini biliyor gibiydim..Her karesi öyle güzel sinmiş ki şiirin içine.. Hem filmi, hem de bir kere daha şiiri  çok sevdim.. Filmdeki kukla oynatıcılığı, esas esas oğlanın Lili ile kuklalar aracılığıyla konuşması vs. de  oyun terapisi yapan benim daha  bir ilgimi çekti. Kukla karakterlerin seçimi, ortaya koyuluşu ve sonundaki dans kısmı filan sağlam da bir psikodrama altyapısına oturuyor bence.. Ayrıca 50'lerin sinemasını da seviyormuşum, hatırlamış oldum bunu.. 

Bu kadar anlattıktan sonra, içinize Lili filmini izleme isteği doğmuştur sanıyorum :)

Şuradan üye olup hem davetime icabet edip bana bedava film kazandırabilirsiniz, hem de bu üyelik ile Lili başta olmak üzere pek çok güzel  film izleyebilirsiniz :) 

İyi seyirler...


No comments:

Post a Comment